Yaralı sifacısın yavrum… Babanla istasyon caddesi boyunca yürüyüşe çıktığın o güne gidelim mi. Üzerinden gecen kirkyedi seneyi görmüyor sekiz yaşında kalmayi yegliyorsun. Ne kadar da mutlusun, elinde bir kesekagidi dolusu leblebi ve cezerye.. Kah raylarin üzerinde tek ayak, kah cakiltaslarinda hoplayıp ziplayarak Rahmanlardan Kartala doğru gidiyorsunuz.. Tren yolu denize paralel.. o yillarda etraf insaatlarla dolu degil, agaclar, cicekler ve deniz var yakinlarinda…Çok gülup çok eylendin biliyorum. O gun hayatinda ilk ve son defa babanın da çok iyi biri olabileceğini düşündün. Aklında kalan tek güzel ani bu. Hem konuşup hem leblebi yerken boğazına kaçtı, oksurdun uzun uzun. Baban, konuşurken leblebi yemeyi yasakladi sana. Tam da gozune girmis en sevdigi olmuştun ki hata yapmıştın iste… Ama sorun değildi. Bunu telafi ettin geri kalan hayatinin yaklaşık kirk yılında leblebi yemekten kaçınarak.. Ve hep göze giren olmaya niyetli..
Yorum bırakın