Kalp acısı, durumlara karşı verdigimiz fiziksel bir tepki midir yoksa duygusal ve psikolojik bir deneyim mi? Agri desek sorun belirteci olurdu. Peki ya jalopeno biberinin genizde bıraktığı derin his… Evirip çevireceğiz tüm bu kavramlari ve içinden çıkmaya çalışacağız ruhum ve ben… Aslında kalabalık bir ekibiz, sekiz ayri karakter. Ama kisacasi ruhum ve ben diyelim bize burda.
Sanirim hersey bir anda olmuyor. Vakit ilmeklerini atarken bir bir geleceğe doğru, sen de bir bir yaşıyorsun ve biriktiriyorsun anıları.. ahh o anlar… Onları ait oldukları yerde bırakabilmek belli ki olgunluk emaresi bir iştir, kula azamet verir. Acittikca canını daha da derine gidiyor her seferinde düşünceler.. Sen zaten bunu böyle yapmıştın zanlariyla başlıyor hersey… Sana gerçek dinleyene zan olan şeyler… güzel bir hikaye yazalım hafızalardan zanlara ondan anlara giderek binbir gece masalları gibi olsun ondan oraya bağlanan görünmeyen merdivenlerden çıka çıka…
Bir esintili yaz sonu hayat nasılda gülüyor ikisinin yuzune. Deniz kenarı, balik diyarı, kazlar ve martılar… Akşama ziyafet var belli ki. Ziyafeti taclandirmali oyleyse Kızımız Balıkçı Sevgili’ye en tazesinden rokalar, tereler, sulu limon ve egenin leziz mezelerinden bir sofra kurmalı. Çakıl taşları kumlara karışmış, denizin tuzlu kokusu burnunu sizlatirken yavaşça ise koyulur. Canim Kızımız hayalperest, umutlu, inancli; aşka, yaşama ve getireceği her hazza aç. Öyle aç ki, kaçıp bir haftalığına gelmiş sevdiceğine, kim ne der diye düşünmeden.. Belki de hayatlarında böyle bir hafta birdaha hiç olmayacak diye düşündüğü içindir ki her anı doldurmak içlerini aşkla sehvete sagaltmak ister. Öyle sever öyle aşıktır ki celladına görmez gözü ne inceden narsistin ayak izlerini…Olmazı oldurmaktir derdi. Kaldıkları deniz köyünde öyle manavdir markettir nerede, haftada bir gelir çerçi..
Yakınlarda bir turist meyhanesine gider kız ve derdini anlatır, istediği yeşillikleri eksik malzemeleri oradan alır ve sevinçle döner kıyıda balıkçısinin yanına…
Bugünlük bu kadar arkası yarın tadında azdan çok hayale doğru….
bir de bakar ki sevdiceği eskiden sevdiği bir kadına bakıyor ona değil… elindeki rokalar tereler erir kızcagizin, denizin tuzlu kokusu genzinde buyur, gitse gidemez kalsa kalamaz olur. İnsan herseyi varken sever ve sevilirken en zarifinden, nedir onu böyle doyumsuz yapan sey bilemez kız.. Bilemez hiç bilemez. İnanmak ve güvenmektir hersey, sadakat incecik bir tül ve dünyanin kalbini avuçlarına bırakmışken bilemez Balıkçı Sevgilinin avuçları arasındaki kalbini neden böyle sıktığını, kapattığını, öyle ki Balıkçı da bilmez avuclari arasinda sıkmakta oldugu kalbin yavaş yavaş kanadığını…
Yorum bırakın