Ondort yaşının iğne deliği geldi aklina birden bire… hani buket uzunerin susamurlari kitabında geçer bir yerlerde…
tam da bardağı buzla doldurup beyaz romla soda, üzerine limon suyu eklemişti.. tam da… herseyi yoluna koymuştuk hali varken olacak şey mi? duyguların genetik aktarımı diye birsey var vallahi. kalıtım uzerine çalışanlar bağırıyor bugünlerde “atalardan aktarılanlar” diye.
Cocuk Kadın, ondort yaşının iğne deliğine sıkışıp kalmisti uzun yıllarca.. vucudu oradan geçmiş gelişmiş bir kadın olmuştu olmasına ama ruhu orada kalmıştı. simdi oğlu, onun yarim biraktigi yolu tamam etmeye calisiyor! Geçmek yerine igne deliğinin içinde büyümeye, sikismaya calisiyor bile isteye…
Ama bu haksızlık değil mi dediniz duydum. Dede koruk çalar torununun dişi kamaşir dememiş mi bu bizim ata şamanlar? Demisler… belli ki yüzleşme ve bazi seyleri oldugu aidiyet mekanına bırakma vaktidir bu tastamam.
Doksanlarin en başı, apar topar İstanbul’daki evinden ayrılan kadinana ve ondordunde kızı, gri memur kentine yerleşir. Üzerlerinde giydikleri kıyafetten başka hicbirseyleri yoktur ve ceplerinde az bir para… kimlikleri bile yoktur. Ölesiye kacmışlardır ki o evden bir pantolon bir bluz.. bir kararlı ruh iki yürek… geride bıraktıkları siyah aile evinde duman daha da sert, kızgın, acılı, tüter o gece… istanbulun tepelerine yayilir kokusu. ancak bilenlerin bildiği Gri memur kenti ancak o vakit tonlarını bulur,o çiçek kızın gençliği ile gri lojmandan bir pembe pasta ev çıkar, o cılız gri kadından dirayetli bir kadinana…
Küçük kızıysa, ondort yaşının iğne deliğine sıkışıp kalan güven, inanç ve aşka dair tüm duyguları ile öyle bir büyür ki yıllara sari, gün gelir ondort yaşında bir çocuk adamın anası oluverir. Ana olan bu cocukkadin, oglunun büyüme serüveni icinde bazen kendi ondordune dönuverir, bazen de kadinanasını anlama çabasına girişir. ve bir bir yeniden yaşar herseyi…
Yorum bırakın